top of page
Yazarın fotoğrafıİ. O. Altıok

Neden “Hoşgörü Paradoksu” İfade Özgürlüğüne Saldırmak İçin Bir Bahane Değildir?

Karl Popper’ın Hoşgörü Paradoksu son zamanlarda çok dikkat çekti. Hem de çok mantıklı bir sebeple: Biz Amerikalılar içimizdeki Neo-Nazilerle ne yapacağız? Belki hoşgörüsü olmayan görüşlere müsamaha gösterebiliriz, ama bu riskli olmaz mı?


Popper, bu korkuyu şu sözlerle dile getirdi:


“Sonsuz hoşgörü, hoşgörünün yok olmasına sebebiyet verir. Eğer hoşgörüsüz olanlara bile sınırsız hoşgörü sunarsak, hoşgörülü bir toplumu hoşgörüsüzlerin saldırısına karşı savunmaya hazır olmazsak, o zaman ortada ne hoşgörü kalır ne hoşgörülü. Bu formülde, örneğin hoşgörüsüz görüşlerin dile getirilmesini her zaman bastırmalıyız demiyorum. Onlara rasyonel argümanlarla karşı koyabildiğimiz ve onları kamuoyu denetimi altında tutabildiğimiz sürece, onları bastırmak kesinlikle akılsızca olur. Ama onları bastırma hakkımızı da elimizde bulundurmalıyız. Çünkü, rasyonel argüman seviyesinde tartışmaya hazırlıklı olmadıkları için bütün argümanların karşısında oldukları ortaya çıkabilir. Aldatıcı olduğu için takipçilerinin rasyonel argümanları dinlemelerini yasaklayabilir ve onlara yumruklarını veya tabancalarını kullanarak argümanlara cevap vermeyi öğretebilirler. Bu sebeple, hoşgörüsüzlere karşı hoşgörü göstermeme hakkını elimizde bulundurmalıyız.”


Ancak The Open Society and It’s Enemies'in 1. cildine ait bir dipnotta yer alan bu pasaj, bu kadar açık değil ve hem aşırı sol hem de aşırı sağ tarafından aşırı derecede suistimal edildi.


Kendini Beğenmiş Eşkıyalık


Aşırı sağcılar bunu okur ve şöyle der: “Gördün mü? Hoşgörünün kendisi bile hoşgörüsüz! O yüzden istediğimiz herkese zulmedebiliriz. Sözde hoşgörülü insanların aksine bizler ikiyüzlü değiliz!”


Bu ince ve neredeyse sezilemeyen farkla, kendilerini ahlaki olarak üstün sanarlar.


Ancak bu, Popper’ı yanlış bir şekilde okumaktır. Ölümcül tehditlere karşı kendini savunan liberal toplum, kendisi yok edebilecek gruplarla kesinlikle kıyaslanamaz.


Çünkü liberal bir toplum kendini korumak için öncelikle rasyonel düşünce, açık tartışma, oy verme ve iğrenç inançların bile zulüm korkusu olmadan araştırılmasına ve savunulmasına izin veren bir yasalar sistemi gibi şeyleri dener. Liberaller şiddete ancak son çare olarak ve tercih edilebilir yöntemler başarısız olduğunda başvururlar. Şiddeti sadece nadiren ve sadece savunmaya yönelik olarak, mümkün olan en kısa sürede daha medeni bir varoluş biçimine dönmek amacıyla kullanırız.


Liberal olmayan gruplar için şiddet son çare değildir. İlk çaredir ya da neredeyse öyledir. Popper'ın paradoksuna rağmen, burada bir dünya ahlaki fark vardır.


Popper’ı Yanlış Okumak


Bu sırada, aşırı soldaki pek çok kişi de Popper'ı yanlış okumuş ve yine iyi bir sonuca varamamıştır. Burada belirtildiği gibi ve tamamen adil olmayan bir şekilde, paradoks devam etmektedir:


1-)Hoşgörülü bir toplum varsayılan olarak hoşgörülü olmalıdır,


2-)Bir istisna dışında: hoşgörüsüzlüğü kendisi hoş görmemelidir.


Ancak Popper hiçbir zaman böyle bir şeye inanmadı. Aksine, şöyle yazmıştır:


“Örneğin, hoşgörüsüz felsefelerin dile getirilmesini her zaman bastırmamız gerektiğini ima etmiyorum; bunlara rasyonel argümanlarla karşı koyabildiğimiz ve kamuoyu tarafından kontrol altında tutabildiğimiz sürece, bastırmak kesinlikle akıllıca olmayacaktır.”


Bu, nefret söylemine karşı yasalar için bir gerekçe değildir. Aksine, Popper bu tür yasaları "akılsızca" olarak nitelendirmiştir.


Popper'a göre hoşgörüsüzlük, hoşgörüsüz fikirlerin dile getirilmesi sizi rahatsız ettiğinde, bu fikirler kaba göründüğünde ya da sizi gerçekten sinirlendirdiğinde kullanılmamalıdır. Hoşgörüsüzlük, eğer doğru kelime buysa, yalnızca "yumruklar ve tabancalarla" ya da muhtemelen daha kötüsüyle karşı karşıya kaldığımızda garanti altına alınır.


Bunu sadece alıntıladığım kısımları yakından okuyarak değil, Açık Toplum ve Düşmanları'na daha geniş bir açıdan bakarak da anlayabiliriz. Kitabın tamamı hoşgörüsüz fikirlerin açıklanması, incelenmesi ve çoğulculuğun sürekli ve gerekçeli bir şekilde savunulmasıdır. Popper burada liberal olduğunu kanıtlamıştır; ilk başvurduğu yol rasyonel bir argüman oluşturmak olmuştur. Şiddet kullanma olasılığını sadece bir dipnotta değerlendirmiş ve bunu da bariz bir küçümseme ile yapmıştır.


Liberalizm Karşıtlığı için Liberal Mazeret Yok


Liberaller her zaman akıl ve argümanı şiddete tercih etmeye kararlı olmalıdır. Bu ilkeden sapmak, liberalizme en başta üstünlüğünü veren ahlaki tercih hiyerarşisini tersine çevirmektir. Bu, en azından yöntem seçimimizde düşmanlarımıza benzemek demektir. Bunu yapmak, aşırı sağın ikiyüzlülük suçlamasını kabul etmektir.


Şimdi, zaman zaman hoşgörüsüz yöntemlere başvurmak, yani liberal düzene yönelik bir tehdit karşısında kendini savunmaya geçmek, bir tür felsefi tutarlılıktan vazgeçmek anlamına gelebilir. Ancak bunun Popper'ın düşünce tarzına bu kadar zarar verdiği açık değildir. Aynı eserin başka bir yerinde Popper, her türlü egemenliğin tutarsızlık içerdiğini ve liberal egemenliğin de en az diğerleri kadar tutarsızlık içerdiğini savunmuştur. Bunun, siyasi düşünce tarihindeki derin bir kafa karışıklığının, devleti yanlış bir şekilde toplumsal yaşamımızın düzenleyici ilkesi haline getiren bir kafa karışıklığının sonucu olduğunu düşünüyordu. Hoşgörü paradoksu bu iddiayı desteklemeyi amaçlıyordu.


Anarşist dostlarım burada kendilerini, başlarını sallayarak onaylarken bulabilirler. Popper anarşist olmasa bile, yanılacaklarını sanmıyorum: Popper daha ziyade, devletin yönlendirici değil, sınırlı ve yardımcı bir role sahip olduğu liberal bir toplum umuyordu. Doğru anlaşıldığında Popper ne aşırı sağın ne de aşırı solun değil, F. A. Hayek gibi klasik liberallerin müttefikidir. Onu nefret söylemi yasalarının ya da daha kötüsü zulmün dostu yapmak, düşüncesini tanınmayacak şekilde çarpıtmaktır.


Hoşgörü paradoksu ne kadar faydalıdır? Uygulamada, hoşgörülü bir toplumun etkili bir şekilde savunulması neredeyse her zaman hoşgörü pratiğinin kendisiyle doğrudan uyumludur. Paradoks sadece nadiren ortaya çıkar. Yine de, birkaç uç durumda ve "hoşgörüsüzlük" kelimesinin eğilimli bir tanımını kullanırsak - kendini savunmayı hoşgörüsüzlük olarak tanımlayan bir tanım - o zaman evet, hoşgörü ve hoşgörüsüzlük yüzeysel bir benzerliğe sahip olabilir. Ancak bunu çok abartmak da mümkündür ve pek çok kişi bunu yapmıştır.


Yazar: I. O. Altiok

220 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page