top of page

Coase Teoremi: Dışsallıklara Piyasacı Çözüm

Güncelleme tarihi: 23 Haz 2021


Coase teoremi dışsallıklarla ilgilidir. Dışsallıklar, ekonomik aktivitenin, bu aktiviteye doğrudan dahil olmayan kişilere zarar verdiği ya da fayda sağladığı bir tür piyasa başarısızlığıdır. Dışsallıkların klasik örneklerinden biri bir fabrikanın yakınlarda oturan insanların zararına olacak şekilde çevre kirliliği yarattığı durumdur. Dışsallıklar kaynakların tahsisini etkileyerek toplam refahta ya da ekonomik fazlada (economic surplus) düşüşe neden olur. Bu tip bir negatif dışsallık durumunda önerilen standart çözümlerden biri devletin fabrikanın üretimi üzerine düzeltici vergi (corrective taxes) koymasıdır. Vergi, üretim miktarının sosyal olarak optimum seviyeye düşürülmesini sağlar. Bu vergiye sıklıkla Pigou vergisi (Pigouvian taxes) de denilir. Pozitif dışsallıkların olduğu durumda da düzeltici sübvansiyon (corrective subsidies) uygulanabilir. Coase teoremi Ronald Coase tarafından 1960 yılında Sosyal Maliyet Problemi başlıklı makalede ortaya konmuştur. Coase’nin bu makaledeki asıl amacı ekonomist Arthur Pigou’nun dışsallıklar analizindeki zayıflıkları göstermekti. Ronald Coase “kurumsal yapı ve ekonominin işleyişi için işlem maliyetlerinin ve mülkiyet haklarının öneminin keşfi ve aydınlatılmasına” katkıları nedeniyle 1991 yılında Nobel Ekonomi Ödülü’ne layık görülmüştür. Coase, makalesinde problemin tanımlanma biçimindeki hatayı ele alarak başlar. A’nın, B’ye zarar verdiği bir durumda geleneksel yaklaşım “A’yı nasıl kısıtlamalıyız?” sorunu sorar. Fakat, Coase’ye göre, ilgilendiğimiz problem doğası itibariyle çift taraflıdır. B’ye zarar vermekten kaçınmak A’ya zarar verecektir. Dolayısıyla, sorulması gereken soru şudur: “A’nın, B’ye mi zarar vermesine izin vermeliyiz yoksa B’nin, A’ya mı zarar vermesine izin vermeliyiz?” Amacımız daha ciddi bir zararı önlemek olmalıdır.

 

İşlem Maliyetinin Sıfır Olduğu Durum


Dışsallıkların analizine işlem maliyetinin sıfır olduğu bir durumu inceleyerek başlayacağız. Öncelikle işlem maliyeti konseptini tanımlayalım. İşlem maliyeti, bir sözleşmeyi müzakere etmenin ya da tatbik etmenin maliyetidir. Bir piyasa işlemini gerçekleştirmek birçok şey gerektirir. Söz gelimi, kiminle muhatap olacağımızı öğrenmeliyiz, muhatap olacağımız kişileri bilgilendirmeyiz, anlaşma koşullarını belirlemeliyiz, sözleşme için müzakereler yapmalıyız ve sözleşmenin uygulandığından emin olmalıyız. Bütün bunların bir maliyeti vardır. Kısaca, insanların pazarlık yapmasını ve bir anlaşmaya varmasını zorlaştıran her şey bir işlem maliyetidir. Bu bölümde işlem maliyetinin sıfır olduğu durumda piyasanın dışsallıklar ile nasıl başa çıktığını bir örnek üzerinden göreceğiz. Bir fabrikanın yan ürün olarak zehirli atıklar ürettiğini ve bunları nehre döktüğünü düşünelim. Atıklar nehre döküldüğünde balıkçıya zarar verir. Fabrika zararlı atıkları filtreleyebilir ve böylece balıkçı zarar görmez. Her iki durumda da fabrika ve balıkçının kazançları Tablo 1’de görülebilir. Fabrikanın zehirli atıkların verdiği zarardan sorumlu tutulmadığını varsayalım. Bu durumda fabrika filtre kullanmayı seçer mi? Cevap evet çünkü fabrika ve balıkçı işlem maliyeti sıfır olduğu için birbiriyle pazarlık edebilir. Balıkçı, fabrikayı filtre kullanması karşılığında tazmin etmek için günlük 40 TL ödemeyi teklif edebilir. Hem fabrika hem de balıkçı öncesinde olduğundan günlük 10 TL daha iyi durumda olacaktır. Toplam net kazanç ise 20 TL olur. Tablo 1: Zehirli atıkları arıtmanın fayda ve maliyeti

Şimdi, fabrikanın, balıkçının izni olmadan zehirli atıkları nehre dökemediğini varsayalım. Bu örnekteki ilgili kazançlar Tablo 2’de görülebilir. Fabrika filtre kullanacak mı? Tabloda görüldüğü gibi filtre kullanmamak sosyal refah açısından daha iyidir: Filtre kullanıldığı takdirdeki toplam 200 TL’ye karşılık, filtresiz toplam 220 TL. Balıkçı ise filtre kullanıldığında daha kazançlı çıkar. Bununla birlikte, işlem maliyeti sıfır olduğu için fabrika ve balıkçı pazarlık yapabilir. Fabrika, filtresiz işleme izni karşılığında balıkçıya günlük 40 TL ödemeyi teklif edebilir. Bu durumda her ikisinin de günlük net kazancı 110 TL olur. Bu balıkçı, fabrikanın filtresiz işlemesine izin vermediğinde olacaklarından 10 TL daha iyi durumda olmaları anlamına gelir. Tablo 2: Zehirli atıkları arıtmanın fayda ve maliyeti

Bu iki örnekten açıkça görülebileceği gibi yasa fabrikaya zehirli atıkların verdiği zarardan sorumlu tutsa da tutmasa da işlem maliyeti sıfır olduğu yani taraflar sıfır maliyetle pazarlık edebildiği için sosyal olarak en verimli sonuca ulaşılır. Eğer işlem maliyeti sıfırsa, üretimin değerini maksimize eden nihai sonuç mülkiyet haklarının başlangıçtaki dağıtımından bağımsızdır. İşlem maliyeti sıfır olduğunda piyasa kendi başına dışsallıkların tamamen üstesinden gelebilir. Dolayısıyla, bu durumda Pigou’nun analizi geçersizdir.

 

İşlem Maliyetinin Pozitif Olduğu Durum


Bu bölümde işlem maliyetinin pozitif olduğu durumlarda bile Pigou’nun dışsallıklar analizinin neden geçerli olmayabileceği bir örnek üzerinden inceleyeceğiz. Trenlerin kıvılcımlar yarattığını ve bu kıvılcımların demiryolunun kenarında ekinleri tutuşturarak zarara yol açtığını varsayalım. Demiryolu hattı boyunca çok sayıda mülk sahibi vardır ve işlem maliyetlerinden dolayı tarafların birbiriyle anlaşma yapması mümkün değildir. Demiryolu şirketi meydana gelen zarardan sorumlu değilse ve zarar için tazminat ödemiyorsa, o zaman şirket kaç tren işleteceğine, trenlerin hızlarına ya da kıvılcım engelleyici araçlar kullanıp kullanmayacağına karar verirken kıvılcımlardan kaynaklanan zararları bir maliyet olarak değerlendirmeyecektir. “Bu özel ve sosyal net ürünler arasındaki ayrılığın kaynağıdır”. Demiryolu şirketinin, zarardan sorumlu olmadığı için, karar alırken dış maliyetleri dikkate almaması toplam üretimin değerinin düşmesiyle sonuçlanır. Dışsallıkların olmadığı durumda piyasa sosyal olarak optimum üretim miktarını ve fiyatlarını verebilir. Bunu göstermek için aşağıdaki örneğe bakalım. Tablo 3: Demiryolu işletmenin fayda ve maliyeti

Demiryolunun zarardan sorumlu olmadığını varsayalım. Dahası, günlük 1 tren işletmenin 150 TL’lik bir hizmet sunduğunu ve günlük 2 tren işletmenin 250 TL’lik bir hizmet sunduğunu varsayalım. 1 tren işletmenin maliyeti 50 TL, 2 tren işletmenin maliyeti ise 100 TL’dir. Demiryolu şirketi için 2 tren işletmek daha kârlıdır. Fakat, günlük 1 tren işletmek aynı zamanda yarattığı ateş nedeniyle 60 TL değerinde ekinin yok olmasını da sebep oluyor. Ve 2 trenin işletilmesi 120 TL değerinde ekini yok ediyor. Bu şartlar altında günlük 1 tren işletmek toplam üretimin değerini arttırırken, 2 tren işletmek toplam üretimin değerinin düşmesiyle sonuçlanır. İkinci tren ek olarak 100 TL değerinde bir hizmet sunar. Fakat, üretimin değerindeki düşüş 110 TL’dir: 50 TL üretim araçlarını kullanmanın maliyeti ve 60 TL yok olan ekinlerin değeri. Dolayısıyla ikinci treni işletmemek sosyal refah açısından daha iyidir. Eğer demiryolu şirketi ekinlere verilen zarardan sorumlu tutulsaydı, ikinci tren işlemezdi. Bu yüzden, demiryolu şirketi zarardan sorumlu tutulmalıdır. Şimdi, önceki örnekteki ilk varsayımımızı değiştirelim. Demiryolu şirketinin zarardan sorumlu tutulduğunu varsayalım. Eğer ekinler yok edilirse, çiftçi, demiryolu şirketinden ekinlerin piyasa değerinde karşılığını alacaktır, eğer ekinler yok edilmezse, çiftçi piyasa değerinde ekinlerini satacaktır. Dolayısıyla, çiftçi için ekinlerin yok edilip edilmemesi bir şey fark ettirmiyor. Eğer demiryolu şirketi zarardan sorumlu tutulmasaydı, çiftçi, toprağı ekmenin maliyeti elde edeceği net gelirden daha yüksek olduğunda toprağı ekmezdi. Fakat, şimdiki durumda demiryolunun kenarındaki topraklar daha fazla ekilecek ve aynı zamanda daha fazla yok edilecek. Tablo 4: Demiryolu işletmenin fayda ve maliyeti

Sorumluluk kuralının değişmesiyle, trenlerin yarattığı ateşten yok olan ekinlerin miktarının ikiye katlandığını varsayalım. Günlük 1 tren işletmek 120 TL’lik ekini yok edecek ve günlük 2 tren işletmek 240 TL’lik ekini yok edecek. 1 treni işletmek 150 TL’lik bir hizmet sunuyor. Fakat, 1 tren işletmenin maliyeti 50 TL ve bundan kaynaklanan zararı tazmin etmek için demiryolu 120 TL ödemek zorundadır. Dolayısıyla, 1 tren bile işletmek kârlı değildir. Eğer demiryolu zarardan sorumlu tutulmazsa günlük 2 tren işletecektir, eğer zarardan sorumlu tutulursa işlemeyi tamamen durduracaktır. Peki buradan demiryolunun hiç işlememesinin daha iyi olduğu sonucuna ulaşabilir miyiz? Demiryolunu sorumluluktan azat ettiğimiz durumda ne olacağına bakarak bu soruya cevap verebiliriz. Demiryolu 2 tren işleterek 250 TL değerinde bir servis sunacaktır. Bununla birlikte üretim araçlarının kullanımı nedeniyle 100 TL’lik bir maliyet oluşacaktır. Dahası, 120 TL değerinde ekin yok edilecektir. Demiryolunun işlemesi bir miktar arazinin ekiminin bırakılmasına neden olacaktır. Eğer ekilseydi, bu arazide yetişecek ürünün değerinin 160 TL olduğunu varsayalım. Fakat, arazinin ekilmemesi aynı zamanda başka yerde kullanılması için üretim araçlarını serbest bırakır. Buradaki üretimin değeri 160 TL’den az olacaktır. 150 TL olduğunu varsayalım. Hepsinin bir arada değerlendirdiğimizde: 250 TL ulaşım servisinin değeri, 100 TL maliyet, 120 TL yok edilen ekinlerin değeri, 160 TL ekimin bırakılması nedeniyle tarım ürünü üretiminin değerindeki düşüş ve başka yerde üretimin değerindeki 150 TL’lik artış. Toplamda, demiryolunu işletmek toplam üretimin değerini 20 TL arttıracaktır. Sonuç olarak, demiryolunu sebep olduğu zarardan sorumlu tutmamak daha iyidir. Elbette, rakamları değiştirerek demiryolu şirketinin yarattığı zarardan sorumlu olmasının arzu edilir olduğu bir durum hayal etmek mümkündür. Fakat, Coase’nin vurgulamak istediği nokta zararın tazmin edilmediği bir durum zorunlu olarak arzu etmediğimiz bir durum değildir. Eğer işlem maliyetleri sıfır olsaydı demiryolu şirketinin neden olduğu zarardan sorumlu olup olmaması fark etmeyecekti. Fakat işlem maliyetleri pozitif olduğu için, demiryolu şirketinin, trenlerin yol açtığı ateşten zarar görenleri tazmin etmeye mecbur edilmesi kaçınılmaz olarak arzu edilir değildir. Bunun arzu edilir olup olmaması belirli koşullara bağlı olacaktır. Pigou’nun analizi yalnızca “zarar veren” taraf aynı zamanda probleme en düşük maliyetli çözümü üreten taraf olduğunda geçerlidir. Bir hava limanının çevresindeki evlerde yaşayanlara yarattığı gürültü ile zarar verdiğini varsayalım. Dahası, en düşük maliyetli çözümün hane halkları tarafından gürültü azaltıcı pencereler taktırmak ya da ses yalıtımı yaptırmak olduğunu varsayalım. Eğer hava limanı, uçakların yarattığı gürültü için çevresindeki ev sahiplerini tazmin etmek zorunda bırakılırsa, insanlar yalıtım yaptırmak için teşviğe sahip olmayacaklardır. İnsanlar hava limanına yakın yaşamaya devam edecek ve hava limanına ekstra tazminat maliyetleri nedeniyle daha az uçuş yapılacaktır. Dolayısıyla standart çözüm bu örnekte en verimli çözüm değildir. Coase’ye göre problem dışsallıklarla başa çıkarken uygun sosyal düzenlemeyi seçmektir. Coase çözümün, piyasa ve devletin pratik olarak dışsallık sorunuyla nasıl başa çıktığının dikkatli bir incelenmesinden geleceğine inanır. Devlet regülasyonları her zaman çözümün piyasaya bırakılmasından daha iyi olmak zorunda değildir. Coase’ye göre dışsallıklara standart yaklaşım “bir laissez-faire durumu ve bir tür ideal dünya arasındaki karşılaştırma üzerinden ilerler.” Coase’nin önerisi analize gerçekte var olana yakın bir durumla başlamak ve “önerilen politika değişikliğinin etkilerini incelemek ve yeni durumun totalde orijinal olandan daha iyi mi daha kötü mü olduğuna karar vermeye çalışmaktır.” Yazar: Hasan K. K.



 

Dipnot: *Coase’nin dışsallıklara sunduğu çözüm anlaşmazlıkları çözen ve mülkiyet haklarını ve sözleşmeleri tatbik eden bağımsız mahkemelerin varlığına dayandığı için bütünüyle piyasacı olmadığı söylenebilir. Zira mahkemeler kamunun bir parçasıdır ve yargıçlar karar verici otorite konumundadır. Bununla birlikte, Pigou’nun vergilendirme biçimindeki regülasyona dayalı çözümü, Coase’ninkinden daha devletçidir. Bu anlamda Coase’nin çözümü piyasacı olarak kabul edilir.

 

Referanslar:

1- Coase, R. H. (1960) "The Problem of Social Cost," Journal of Law and Economics 3: 1-44.


2- Butler, M.R., and Garnett, R.F. (2003) “Teaching the Coase Theorem: Are We Getting It Right?” Atlantic Economic Journal 31: 133-46.


3- Frank, R. H. and Bernanke, B. Principles of Microeconomics, 4th edition, Boston: McGraw-Hill Irwin.


4- https://www.nobelprize.org/prizes/economic-sciences/1991/press-release/

 

645 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page